Kadının Dövülmesi Ayeti Bağlamında; Gelenekselcilik, Modernizm ve Tarihselcilik - lutfullahakman.com

Kadının Dövülmesi Ayeti Bağlamında; Gelenekselcilik, Modernizm ve Tarihselcilik


Fransız ihtilalinin etkisiyle artan demokratikleşme ve anayasacılık faaliyetleriyle 19.yy.da karşılaşan İslam milletleri, toplumsal alanda birtakım yenileşme süreçlerine girmiştir. Dünyadaki bilimsel ve felsefi görüşlerden haberdar olan Osmanlı aydınları başta olmak üzere, bir çok İslam ülkesindeki alimler Kur’an için yeni yorumlama biçimleri ortaya atmışlar, değişen ve dönüşen toplumsal sorunlara Kur’an’a uygun söylem geliştirmeye çalışıp Kur’an’ın evrenselliğini vurgulama yoluna gitmişlerdir. Bu süreç günümüze kadar gelmiş ve süreçlerde farklı yorum telakkileri ortaya çıkmıştır. Bu yorumlara geçmeden önce polemik konusu olan kadının dövülmesi ile ilgili Nisa suresinin 34. ayetini hatırlayalım:

"Allah’ın, (iki cinse) birbirinden farklı özellik ve lütuflar bahşetmesi ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Sâliha kadınlar Allah’a itaatkârdır; Allah’ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurlar. (Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür."

 

Geleneksel Yorum:

Geleneksel yorumlama biçimi daha çok toplumsal alandaki değişim ve dönüşüme karşı cephe alarak değişmemeyi tercih eden görüş konumunda kalmış ve gelenekte Kur’an nasıl yorumlandıysa aynısını lafzi okumalarla çağdan çağa taşımayı tercih etmiştir. Esasında bu yorumlama biçimi yeni olmayıp devamlı süregelen ve daha çok yeni yorumlama biçimlerine tepki niteliğinde gelişen bir metottur. Örnek verecek olursak Kur’an’da ki geçimsizlik yaptığı zaman terbiye olarak kadının dövülmesi ile ilgili ayete (Nisa-34) veya miras konusunda Kur’an’da geçen kadının mirastan payının erkeğin yarısı kadar olduğu ayete(Nisa-11-12) klasik tefsirlerde geçen yorumları olduğu gibi değiştirmeden çağa taşımayı tercih etmiştir. Yani Kur’an’ı değiştirmeye, çağa uygun hale getirmeye gerek yoktur, “Kur’an’da dövün diyor ise dövülmelidir” ya da Kur’an’da Allah, “kadının mirastan payı erkeğin yarısıdır diyorsa öyledir, eşit alınmamalıdır” gibi söylemlerle klasik tefsirlerdeki görüşleri devam ettirmişlerdir. Tabi ki bu durum geleneksel yorum biçimini çağdan kopuk yaşar hale getirmiş görünmektedir. Çünkü referans olarak dini metinleri ve geleneksel yorumları esas almış görünmektedirler. Bu da bireyleri değişim ve dönüşüme kapatmıştır.

 

Modernist Yorum:

Modernist yorumlama biçiminde ise daha çok değişen yaşam şartları esas alınıp, Kur’an’daki yaşama uygun olmayan ayetlerin birtakım te’vil(yorumlama) yöntemleriyle çağa uygun hale getirilmesi yatmaktadır. Bu durumda da araştırmacılar Kur’an’ı, zorlama yorumlarla ayeti kastettiği mananın dışına çıkarmaya çalışmaktadırlar. Her ne kadar Kur’an’ın lafzını değiştiremeseler de mana tahrifine yol açmaktadır. Çünkü ayete kastetmediği bir şeyi söyletmeye çalışmaktadırlar. Yine bir örnekle açıklayabiliriz:

“(Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.” (Nisa-34)

Ayetin Klasik Tefsirlerden Biri Olan Maturidî (ö. 333/944) tefsirindeki yorumu:

Allah'ın, (iki cinse) birbirinden farklı özellik ve lütuflar bahşetmesi sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar İbn Abbas'ın söyle dediği rivayet edilmiştir: "Erkekler amirlerdir, Allah'ın itaati emrettiği hususlarda kadının erkeğe itaat görevi vardır. Onun erkeğe itaati, kocasının ailesine güzel davranması ve malını korumasıdır. Nafaka ve geçimi sağlamak için çalışması sebebiyle, Allah, erkeği kadından üstün kılmıştır. Denildi ki [§] bu ayet karısına tokat atan bir erkek hakkında inmiştir. Bunun üzerine kadın kocasının yatağına gitmeyerek itaatsizlik yapmış ve Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme koşarak "Ey Allah'ın elçisi! Kocam bana bir tokat attı, işte onun yüzümdeki tokat izi" dedi. Hz. Peygamber kendisine: "Sen de ondan kısas al" buyurdu. O zaman erkekler ile kadınlar arasında tokat ve yumrukta, yaralamada ve dövmede kısas uygulanmaktaydı. Bu sırada Hz. Peygamber, Cebrail aleyhisselamın inmekte olduğunu görerek kadına: "Bekle bakayım, Cebrail senin hakkında ne gibi bir hüküm getirmiştir" buyurmuş, bir müddet sonra Cebrail (a.s.), ona, tefsirini yapmakta olduğumuz ayeti getirmiştir; yani erkekler kadınları eğitmek için yetki sahibi kılınmıştır. Ayetin tefsiri konusunda şöyle de denilmiştir: Erkeklerin kadınlara üstün kılınması akıl, miras ve ganimetler konusundadır. En doğrusunu Allah bilir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Biz bir çözüm düşündük, Allah da bir iş diledi, O'nun dilediği husus şey bizimkinden daha hayırlıdır" (Maturidi, Te’vilatü’l-Kur’an, c. III, s. 183.)

Görüldüğü gibi bir eğitim metodu olarak dövme klasik yorumlarda ve daha bir çok klasik tefsirde –diğer klasik tefsirlerde yorumlar bundan daha ağır olarak da- geçmektedir. İşte bu yorumları kadın-erkek eşitliği, kadının sosyal hayata aktif katılımı, kadının da erkekten ayrı özerk bir birey olarak görüldüğü modern çağlara hitap etmediğini düşünerek ayeti, değişen toplumsal şartlarla beraber lafzi olarak uygulama imkanı ortadan kalktığı, çağda kadını dövmek bir eğitim yöntemi olarak görülmediği, ataerkil toplum düzeninin ortadan kalktığı günümüz çağı için manayı değiştirmeye gitmektedirler; örneğin “dövün” fiiline sözlüklerden yan manalar bulup bunu lafza giydirmeye çalışmaktadırlar. Yani dövmek(darabe) fiilinin manalarından bir tanesi de “uzaklaştırmak”tır. Dolayısıyla Kur’an’ı çağa uygun hale getirmek için dövme manasını uzaklaştırmak manasıyla değiştirerek yorumlamaya gitmektedirler. Fakat Kur’an 1400 yıldır klasik gelenekte bu şekilde yorumlanmamış ve değişen şartlara uydurmak için ilk defa 1400 yıl sonra böyle şazz(genel görüşe aykırı) görüşler ortaya atılmıştır. 

Bu görüşler manayı tahrif ediyor görünmektedir. Bu bakımdan geleneksel yorum kendi içinde daha tutarlı görünmektedir. Çünkü Kur’an neyse o’dur, çağa uygun hale getirmek için değiştirmeye, ayeti eğip bükmeye gerek yoktur.

 

Tarihselci Yorum:

Tarihselci yorumlama biçimi ise; Kur’an’ın geleneksel yorumunun değiştirilmemesi, zorlama te’villerle çağa uygun hale getirilmeye çalışılmaması; fakat içinde yaşanılan çağdan da kopulmaması gerektiğini söylemektedir. Yani ölçü olarak yine çağ alınmalıdır çünkü birey kendi çağının tarihselliğini yaşar ve kendi çağından bağımsız düşünmesi çok zordur. Peygamber de kendi çağının tarihselliğini yaşamıştır. Dolayısıyla ölçü çağ alınmalıdır. 

Bu sefer yorumlama biçimi şöyle değişmektedir: Kur’an evlilik hukukuna riayet etmeyen kadını dövün diyor fakat günümüzde dövmek bir eğitim yöntemi olarak kullanılmamaktadır. O halde dövülmemelidir,  çözüm için herhangi bir aile danışmanına gidilmelidir. Çünkü Kur’an’ın indiği ortamda dövme fiili yaygın olarak kullanılıyordu ve böyle ortama inen Kur’an bunu bir eğitim metodu olarak belirtmiştir. Şimdi yaşadığımız çağ değişmiş dövme bir şiddet eylemi olarak görülmüş ve reddedilmiştir. O zaman Kur’an’ı kendi tarihsel bağlamında ele almak ve ayette kastedilen manayı esas alarak bunu çağlara aktarıp, Kur’an’ın evrenselliğini sağlamak gerekmektedir.

Bu konuda bir örnek daha verecek olursak: Hadislerde misvak kullanımı ağız ve diş sağlığı için geçmektedir. (Müslim, Taharet, 46) Gelenekselciler sünnet olarak misvak kullanmayı esas alırken; Tarihselci okumaya göre ölçü alınacak şey ağız ve diş sağlığıdır, yani Peygamber’in kendi tarihselliğinde kullanılan misvaktı, şuanda bizim yaşadığımız çağda diş fırçasıdır. O halde ilke bazlı, mana ve maksat merkezli olarak sünnet çağa taşınmalıdır. Bu yöntemde Peygamber’in yaşadığı çağın çok iyi bilinmesi, ayetin maksadının iyi tespit edilmesi ve günümüz çağının da iyi bilinip transfer edilmesi gereklidir.

İlke bazlı yorumlama olarak tarihselcilik, modernist okumadan daha tutarlı görünmektedir. Fakat bu işlemin kim tarafından nasıl yapılacağı veya keyfi yorumlamaya açık olması, çerçevesinin çizilememesi nedeniyle eleştiri almaktadır.

Ayrıca modernizm, tarihselcilik veya gelenekselcilik kavramları birbirinin yerine de kullanılabilmektedir. Söz gelimi birisi ben gelenekselciyim derken, bazı yorumlarında modernizme kayabilmekte; başka birisi de ben tarihselciyim derken birçok yorumunda geleneksel olarak yorumlayabilmektedir. Dolayısıyla bireylerin öznelliğiyle beraber bu yorum biçimleri de öznellik kazanmaktadır.


Lütfullah Akman

Yorum Gönder

0 Yorumlar