Freudizm ve Eleştirisi - lutfullahakman.com

Freudizm ve Eleştirisi

 


(Öncelikle bu yazıda Freud'un tüm fikirlerine karşı çıkılmamakta olup yalnızca dine yönelik görüşlerine eleştiri getirilmiştir.)


Sigmund Freud’un geliştirmiş olduğu Psikanaliz kuramı olup, insan davranışlarının altında yatan sebepleri incelemeye çalışmıştır. Psikanaliz Sigmund Freud'un çalışmaları üzerine kurulmuş bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesidir. Bir psikoterapi tekniği olarak psikanaliz, hastaların zihinsel süreçlerinin bilinçdışı unsurları arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmaya çalışır. Analistin amacı; hastanın analistine transferansının fark edilmeyen ya da bilinçdışı etkileşimlerinden, yani yaşamını ve ilişkilerini olumsuz etkileyen ve özgürlüğünü kısıtlayan ilişki kalıplarını fark etmesine yardım etmektir. Bu kurama göre insan davranışlarının altında yatan temel sebep cinsellik ve saldırganlıktır. İnsanın, bilinçaltına bulunan belirli dönemlerde  baskıladığı cinsellik ve saldırganlık temelli fikirlerin ortaya çıkması üzerine kuruludur.

Peki bu kuramın dine yönelik tutumlarına bakacak olursak;

Psikanaliz kuramına göre insan davranışlarına kaynaklık eden anne, baba, bayrak, vatan ve Allah sevgisi gibi bir çok temel değer tamamen cinselliğe indirgenmiş bulunmaktadır.

Bu kurama göre, insanın bilinç altında Allah’a inanma duygusu yer almamaktadır. Aksine Allah’a inanma eğiliminin içinde bile cinsellik veya korku duygusu aranmaktadır. İnsan sürekli olarak korkuların ve bir türlü tatmin edemediği cinsel dürtülerinin baskısı altında kalmaktadır ve bu baskılarda Allah sevgisi, anne sevgisi, vatan sevgisi gibi duygularla açığa çıkmaktadır.

Freud’a göre dini inançlar, bilinç altındaki bir arzuyu gerçekleştirme duygusunun motive ettiği bir yanılsamadır. 

O'na göre, tabiat karşısında yaşanan çaresizlik dini inanç ve uygulamaların asıl kaynağını oluşturmaktadır. Bundan dolayı din ve Tanrı inancı akılcı değil duygusal bir temele dayanmaktadır, ilkel ve çocuksu arzuların yatıştırılması ve arzuların tatminine hizmet etmektedir. Tanrı gerçekte çocuğun çaresiz kaldığı anlarda kendisine yardım eden büyütülmüş güçlü bir babadan başka bir şey değildir. Sonuç itibariyle din bir yanılsamadan ibarettir. Bir yanılsama olarak din, insanların katlanılmaz sıkıntılara tahammülünü kolaylaştırmakla birlikte sonuçta insanları gerçeklerden uzaklaştırmakta, aklın gelişmesini engellemektedir. (Bknz: Sigmund Freud, Bir Yanılsamanın Geleceği)

Freud'a en güçlü eleştiri bizzat kendi öğrencisi olan Jung'dan gelmiştir. Jung'a göre din, hem bireysel hem de tarihsel açıdan önemli bir olgudur. Jung, insanın dindar bir tabiata sahip olduğunu, dinin insana özgü ve içten doğma bir olgu olduğunu ortaya koymuştur. (Bknz: Carl Jung, Psikoloji ve Din)

Freud'un bu kuramının henüz bir teori olduğunu ve kesinlik arz etmediğini ifade etmekte fayda var. Her ne kadar Freud’un bu psikolojik çalışması bir çok faydalı sonuç verse de tamamen tüm insanlığı bağlamaz.

Freud kliniğinde birtakım hastalıklı bireyler üzerinde deneyler yaparak ulaşmış olduğu sonuçları genelleme yoluyla tüm bireylere uyarlayıp bu kuramı geliştirmiştir. Dolayısıyla onun incelemeleri hastalıklı bireyleri bağlayacaktır, genele teşmil edilmesi uygun görülmemektedir. Dini inançlar sayesinde insan ancak manevi olarak huzur bulacaktır bunları, bütün hayatı ve kutsal değerleri tamamıyla cinselliğe ve saldırganlığa indirgemek ancak hastalıklı bir zihnin ürünüdür.

Freud, erkeklerin hepsinin babalarını öldürmek ve anneleriyle birlikte olmak gibi düşüncelere sahip olduğunu düşünmektedir. (Oedipus Kompleksi)

Psikoloji bilimi deney ve gözleme dayanmaktadır fakat bu teori kesinliği kanıtlanmış bir teori olmayıp bir kuram aşamasındadır.  Dolayısıyla kesinlik ifade etmemektedir.

Ayrıca henüz cinsellik duygularının dahi gelişmediği bebeklik ve çocuk dönemi davranışlarını, çocuğun anne sevgisi ve annenin de çocuk şefkatini cinsellik duygusuna indirmek hastalıklı zihnin bir yansımasıdır.

Freud'a göre, insan yaratılıştan herhangi bir inanca sahip olmaz, fakat İslam alimlerine göre Allah inancı fıtrîdir, yaratılıştan gelir. İnsan aciz, dünya ise adaletsiz bir yer olduğu için insan mutlaka bir yaratıcıya inanma eğilimi hisseder. İçinde bulunduğu kötü durumdan çıkmak için Allah’a yakarır, korkularından emin olmak için Allah’a güvenir, sevinçlerinde ise Allah’a şükreder. İşte kulluğun başlangıç noktası da tam burasıdır.

Yorum Gönder

0 Yorumlar