Allah aşkın bir varlık olduğu ve maddi olmadığı için maddi olarak kanıtlanamaz fakat bilimsel verilerle kanıtlanamayacağı, elbette ki bir yaratıcının olmadığı sonucuna götürmez. Aslında iman ispat işi olmaktan çok bir inanç meselesidir. İman ispat edilseydi zaten herkes inanır imanın bir değeri kalmaz dolayısıyla ahiret ve yaratılış olgusunun da değeri ortadan kalkardı.
Genel olarak alemin ve kainatın varlığı Allah'ın varlığına, alemdeki düzen ve intizam da Allah'ın birliğine delil sayılmıştır fakat İslam Kelamcıları bunu akli delillerle de ispat yoluna gitmişlerdir. Salim, doğru düşünebilen bir insan aklı Allah'ın varlığını kavrayacaktır, çünkü bu olgu insanın içinde fıtri olarak mevcuttur.
Allah'ın Varlığının Delillerini Kelamcıların delilleri ve Felsefecilerin delilleri olarak iki aşamada ele alacağız:
1) Kelamcıların Delilleri:
Hüdûs Delili:
Hüdûs, sonradan meydana gelen şey, yok iken var olma durumu demektir.
Bu delile göre;
- Alem, bütün parçalarıyla hâdistir. (Sonradan yaratılmıştır.)
- Her hâdis olanın mutlaka bir muhdise ihtiyacı vardır. (Her sonradan yaratılan mutlaka bir yaratıcıya ihtiyaç duyar.)
- O halde bu alemin de bir muhdisi vardır ki o da Yüce Allah'tır. (Alemin yaratıcısı Allah'tır.)
Sonradan yaratılma durumu bir eksiklik ifadesidir ve yaratıcı ile nitelendirilmez, aşkın olan Yüce Allah ise ezelidir.
Alemin sonradan yaratılmış olduğunun ispatı ise daima bir değişme içerisinde olmasıdır. Değişme eğiliminde olan her şey mutlaka bir tekamül olgunluk sürecine girer bu süreç ise sonradan yaratılmanın habercisidir.
İmkan Delili:
Bu delil alemdeki varlıkların dolayısıyla alemin imkan dahilinde olduğundan hareketle Allah'ın varlığını ispatlamaya çalışmaktadır. Peki imkan dahilinde olmak ne demektir?
Mümkün olma durumu varlığı, yokluğa tercih edilme durumudur. Yani yok iken sonradan meydana gelme durumudur.
Şöyle ki;
- Âlem mümkinler topluluğudur. (Varlığı, yokluğuna tercih edilmiştir.)
- Her mümkin var olmak için mutlaka varlığını, yokluğuna tercih eden bir tercih ediciye ihtiyaç duyar.
- O halde bu evren de var olabilmek için bir tercih ediciye muhtaçtır
- O da varlığı kendinden olan Yüce Allah'tır.
Varlığı kendinden olan değişiklik kabul etmez, alemdeki değişiklik sonradan meydana gelmenin habercisidir dolayısıyla bu da alemin ezeli olamayacağını gösterir.
Gaye ve Nizam Delili:
Bu delil Kur'an dan hareketle ortaya konulmuş bir delildir ve yukarıda da ifade ettiğimiz gibi alemin varlığı ve alemdeki düzen ise Allah'ın varlığına ve birliğine delil kabul edilmiştir.
Evrendeki canlılar, insanın yaratılışı, her bir organının farklı bir işlevde oluşu insandaki kusursuzluk ve tabiat dengesi hep bunun örneğidir. Nasıl ki çok kaliteli yapılmış bir kumaş kendi başına var olmadı ve kendisini meydana getiren terzinin işçiliğini taşıyorsa, evren ve kainat da sonsuz kudret sahibi Allah'ın eseridir. Allah yoktur demek o mükemmel şekilde yapılmış olan kumaşın bir terzisi yoktur kumaş kendi başına var olmuştur demek gibidir.
2) Felsefecilerin Delilleri:
Din Felsefecilerinin
delilleri daha rasyonel olmak bakımından Kelamcılardan biraz daha farklılık
arz etmektedir; Felsefeciler teizm ve ateizm temelli konuyu ele almışlardır.
Teizm:
Tanrı vardır, evreni yaratmıştır, evrene hâkim ve evrenden aşkın olduğunu
söyleyen, Müslümanların da inandığı inanç biçimidir.
Ateizm:
Bilindiği üzere Tanrı’nın varlığını reddeden ve maddenin, dolayısıyla evrenin
ezelî olduğunu savunan inanç biçimidir.
Din Felsefecilerine göre
Allah’ın varlığına yönelik deliller iki kategoride incelenmektedir:
Evren
ve Fıtrat delilleri;
Evren delilleri;
kainattan yola çıkarak Allah’ın varlığını bulmaya, Fıtrat delilleri ise insan
fıtratından yola çıkarak Allah’ın varlığını ispata çalışmıştır.
Evren
Delilleri:
Kelamın Kozmolojik Delili:
Evrenin yaratılmışlığından modern bilimin verileriyle yola çıkarak Allah’ın varlığını temellendirmeye çalışan bir delildir. Bilindiği üzere ateizmde madde ve dolayısıyla evren ezelîdir. Fakat Müslümanların da inandığı inanç türü olan teizme göre alem ezeli değil bizzat Allah tarafından yaratılmıştır. Ateizm anlayışını benimseyenler evreni Tanrı’nın yerine koymaya çalışmışlardır. Halbuki evrenin yaratılmış olduğuna yönelik bir çok delil vardır. Ezelî olan değişim ve dönüşüm kabul etmez, zaten en mükemmeldir. Fakat evrene baktığımız zaman sürekli değişim ve dönüşüm içindedir, örneğin bir taraftan doğumlar devam ederken diğer taraftan ölümler devam etmektedir. Hatta bilime ve Kur’an’a göre de evren genişlemeye devam etmektedir. Dolayısıyla evren gelişimini tamamlamadığı için ezelî olamaz, madde ezeli değildir.
Bu delilde bilimsel
olarak da kanıtlanmış olan iki önemli argüman ön plana çıkar:
Big
Bang Teorisi: Bu teoriye göre
evren çok sıcak ve çok yoğun bir noktacık, gaz bulutu olarak başlamış, daha
sonra sürekli genişleme sürecinde bu sıcaklık ve yoğunluk düşerken galaksiler,
yıldızlar ve gezegenler oluşmuştur ve bu süreç hâlâ devam etmektedir. Bu teori
evrenin başlangıcının olduğunu kanıtlamaktadır.
Entropi
Yasası: Evrende insan eliyle ortaya çıkmış bir düzensizlik
olduğunu ve
evrende bir gün termodinamik dengenin oluşarak, ısı ölümünün(kıyamet) yaşanması
üzerine kurulu bir yasadır. Bu yasa evrenin bir sonunun olduğunu
kanıtlamaktadır.
Kelam Kozmolojik Delili kısaca şu şekilde delillendirilmektedir:
- Materyalist-ateist felsefe doğruysa evrenin ezeli olması, teizm doğruysa evrenin başlangıcı olması beklenir.
- Evrenin başlangıcı vardır; bunun delilleri şunlardır:
- Evrenin geçmişinin “tamamlanmış sonsuz” olduğu iddiası çelişkilere yol açacağından mümkün değildir; bu ise evrenin başlangıcı olduğunu gösterir.
- Entropi yasası evrenin başlangıcı olduğunu gösterir.
- Big Bang teorisi evrenin başlangıcı olduğunu gösterir.
- Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir.
Yasaların Varlığı Delili:
Evrenin işleyişinde
kaos ve başıboşluk değil de, doğa yasalarının varlığından(yer çekimi, suyun
kaldırma kuvveti, insanın öğrenme kabiliyeti vs.) ve tüm bunların tesadüf eseri
olmadığından yola çıkarak Allah’ın varlığını temellendirmeye çalışan delildir.
Bir çok bilim
insanı evrendeki yasalara odaklanırken, neden yasaların var olduğu konusunda
hiç düşünmemişlerdir.
“Yaşadığımız
kainatta neden kaos değil de doğa yasaları vardır?” öncelikle bu soru üzerinde
düşünmek gereklidir.
Ateistlere
göre evrende yasaların bulunması tesadüf eseridir. Sâlim bir akılla düşünen
bireyler için evrendeki tüm bu unsurların tesadüf eseri olmadığı apaçık
ortadadır.
İşin
doğrusu doğa yasalarının değil de kaosun olduğu bir ortamda insan türünün ne
yaşaması ne de herhangi bir dili öğrenmesi mümkün olurdu ve dili öğrenmek mümkün
olamayınca imtihan olmaya yeterli bir akıl seviyesine ulaşmak da mümkün
olamazdı. Halbuki Allah insanı dünyada imtihana tâbî tutmuş ve karşılığını
ahirette vereceğini bildirmiştir. İmtihan için de, imtihan ortamını en mükemmel
şekilde yasalarla oluşturmuştur. Ancak doğa yasalarının olduğu bir ortamda
fiillerimizin sonuçlarını algılayıp, sorumlu olabiliriz. Örneğin yer çekiminin
olmadığı bir ortamda bir insanı kasten uçurumdan aşağı itmek herhangi bir sonuç
teşkil etmeyecektir. Fakat doğa yasalarının olduğu bir ortamda bu tam bir
cinayet olarak değerlendirilmektedir.
Dünyanın
her yerinde bir ahenk üzere teşekkül etmiş olan bu yasalar elbette ki tesadüf
eseri değil ezelî bir yaratıcının ürünüdür.
Yasaların
Varlığı Delili kısaca şu şekilde delillendirilmektedir:
- Doğanın yasaları vardır.
- Bu yasaların varoluş sebebinin açıklamasını ya teizm ya da materyalist-ateizm yapabilir.
- Teizm bu yasaların varoluş sebebini materyalist-ateizmden daha iyi açıklar:
- Çünkü rasyonel, bilinçli, iradeli (Alim, Kadir) bir yasa koyucu rasyonaliteye uygun yasaların varoluş sebebini daha iyi açıklar.
- Çünkü tek (Vahit) bir yasa koyucu farklı alanlarda aynı yasaların geçerli oluşunu daha iyi açıklar.
- Çünkü teist dinlerin paradigmasının önemli bir unsuru olan imtihan olma olgusu ancak yasaların var olduğu bir evrende mümkün olduğundan, bu paradigma ile yasaların var olması daha uyumludur.
- Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir.
Evrenin
Keşfedilebilirliği Delili:
Evrenin keşfedilebilmesi,
matematiğin evrene uygunluğu, bilimin gelişmesiyle doğa yasalarının
keşfedilebilmesi, evreni keşfetmeyi mümkün kılan aletlerin yapılabilmesi gibi
özellikler üzerine kurulu olan bu delile göre; insan aciz bir varlık olmasına, evrenin
de uçsuz bucaksız olmasına rağmen, insan evreni, aklını kullanarak
keşfedebilmektedir.
Evrendeki doğa yasaları
olmasaydı evren keşedilebilir olmazdı, Allah evreni matematiksel yapıya uygun
yarattığı için evrenin keşfedilmesi mümkündür dolayısıyla Allah, evreni kendi
kudretinin ve sanatının anlaşılmasına hizmet etmesi için keşfedilebilir bir
şekilde yaratmıştır. Örneğin; insan gözü bir kaç santimetredir ama bu gözle
koskoca evreni görürüz.
Fizik; optiğin yasalarını
açıklamakla birlikte neden bu yasaların var olduğu konusuna değinmez.
Aciz olan insan aslında
içinde büyük bir potansiyel barındırmaktadır, aklını kullanarak çeşitli aletler
üretip, evreni incelemiştir. Teleskop üreterek makroyu, mikroskop üreterek
mikroyu incelemiştir. Tüm
bu aletler, bu tip aletlerin üretilmesinin mümkün olduğu bir evrende yaşamamız
sayesinde üretilebilmektedir. İnsan ne kadar kabiliyetli olursa olsun,
matematik evrene ne kadar uyumlu olursa olsun, doğa yasaları keşiflere ne
kadar yardım ediyor olursa olsun, bunun yanında bu evrenin hammaddeleri hiçbir
şekilde camın üretilmesine olanak tanımıyor olsaydı böylesi bir evrende
teleskop ve mikroskop üretiminden bahsedemezdik.
İşte
tüm bunlar ateizmin iddia ettiği gibi tesadüfle açıklanamazlar.
Evrenin Keşfedilebilirliği Delili kısaca şu şekilde delillendirilmektedir:
- İnsanlar çok yüksek seviyedeki âcizliklerine rağmen evrende oldukça önemli keşifler yapmaktadırlar.
- Evrenin keşfedilebilirliği ile ilgili bu olgunun açıklamasını ya teizm ya da materyalist-ateizm yapabilir.
- Teizm evrenin keşfedilebilirliğini materyalist-ateizmden daha iyi açıklar:
- Çünkü evrenin keşfedilebilirliğini mümkün kılan önemli bir unsur olan matematiğin evrene uygunluğunu daha iyi açıklar.
- Çünkü evreni keşfetmeyi mümkün kılacak yasaların var olmasını daha iyi açıklar.
- Çünkü evreni keşfetmeyi mümkün kılan aletlerin yapılabilecek olduğu bir evrende yaşıyor olmamızı daha iyi açıklar.
- Çünkü evreni keşfetmemiz için evrende bu kadar önemli ipuçlarının, delillerin varlığını daha iyi açıklar.
- Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir.
Yasaların
ve Sabitlerin Hassas Ayarı Delili:
Evrende ve yasalarda çok
hassas dengelerin olması ve bu dengede en ufak değişiklik olması halinde
düzenin bozulacağı üzerine kurulu bir delildir.
Modern bilimin verileriyle, dünyadaki canlılığın oluşmasını evrendeki çok hassas ayarlara (fine tuning) borçlu olduğumuzu öğrendik. Örneğin;
- Yerçekimi kuvveti yasa olarak var olmasaydı canlılık oluşamazdı. Aynı zamanda yerçekimi kuvveti (“G” harfiyle ifade edilen evrensel yerçekimi kuvveti sabiti) daha şiddetli olsaydı, tüm yıldızlar bu kuvvetin gücüne direnemeden kara deliklere dönüşürdü. Eğer daha zayıf olsaydı, kimya tablosundaki elementlerin çoğunu oluşturacak yıldızlar oluşamayacaktı. Her iki durumda da canlılık mümkün olmazdı.
- Güçlü nükleer kuvvet çekirdekteki proton ve nötronları bir arada tutar. Bu kuvvet olmasaydı canlılık olamayacağı gibi bu kuvvet biraz daha zayıf olsaydı hidrojen dışında hiçbir atom, dolayısıyla canlılık oluşamazdı. Bu kuvvetin şiddetinin farklı olması da yine bütün süreci bozardı.
- Elektromanyetik kuvvet daha şiddetli olsaydı kimyasal bağların oluşumunda sorun çıkardı. Eğer daha zayıf olsaydı da kimyasal bağların oluşumu sorunlu olurdu ve canlılık için mutlak gerekli olan atomlar oluşamazdı.
- Zayıf nükleer kuvvet biraz daha güçlü olsaydı canlılık için gerekli süreçler olumsuz etkilenirdi. Eğer bu kuvvet biraz daha zayıf olsaydı da yıldızlardaki ağır elementlerin oluşumu olumsuz etkilenecekti ve canlılık oluşamayacaktı.
- Hayat için gerekli atomlardan en önemli ikisi karbon ve oksijendir. Bu atomlardan karbonun oksijen atomunun rezonansına oranı daha yüksek veya daha düşük olsaydı, bu atomların yıldızların içindeki oluşum süreçlerinde çıkacak sorunlardan dolayı canlılık için gerekli oksijen ve karbon atomları oluşamazdı.
İşte tüm bunlar
göstermektedir ki, evrende hassas bir denge bulunmaktadır. Bu denge unsuru ise
asla tesadüf ile açıklanamaz. Yerçekimi kuvvetinin hassas ayarını bozduğunuzda,
ne yıldızların ne de gezegenlerin oluşması mümkündür, hatta yıldızlar oluşamayacağı için
ve kimya tablosundaki hidrojen ve helyum dışındaki atomların hepsi ancak
yıldızların içindeki süreçlerle oluşabildiği için kimya da oluşamazdı.
Yasaların ve Sabitlerin Hassas Ayarı Delili kısaca şu şekilde delillendirilmektedir:
- Evrende canlılığın oluşması doğa yasalarındaki ve sabitlerindeki çok hassas ayarlara bağlıdır.
- Doğa yasalarındaki ve sabitlerindeki bu hassas ayarların varlığının açıklamasını ya teizm ya da materyalist-ateizm yapabilir.
- Teizm doğa yasalarındaki ve sabitlerindeki hassas ayarları materyalist-ateizmden daha iyi açıklar.
- Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir.
Fiziki Olguların Hassas Ayarı Delili:
Bundan önceki delilde hassas ayar evrenin yapısına içkin olmasından kaynaklıydı; fakat bu delilde evrenin yapısına içkin olmadan canlılığı mümkün kılan hassas ayarlar vardır, evrenin başlangıcından canlılığın ortaya çıkmasına kadar olan süreçte bu hassas ayarlar da rol oynamış ve canlılığın ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Örneğin;
- Evrenin başlangıcındaki kritik madde yoğunluğu biraz daha az olsaydı evrendeki tüm madde dağılırdı. Eğer kritik madde yoğunluğu daha fazla olsaydı bütün madde hemen kapanacaktı. Her iki durumda da ne galaksiler, ne yıldızlar, ne dünyamız, ne de canlılar oluşurdu.
- Evrenin başlangıçtaki homojen yapısı da galaksilerin oluşmasının bir şartıdır. Başlangıç homojenliğindeki ufak bir azalma galaksilerin oluşmasına izin vermeyecek ve tüm maddenin kara deliklere dönüşmesi sonucunu doğuracaktı. O zaman da biz var olamayacaktık.
- Evrende entropi sürekli artmaktadır. Bu ise evrendeki başlangıç anında çok düşük entropili bir başlangıcın olması gerektiği anlamını taşır. Bu hassas ayar olmasaydı evrendeki düzensizlik hayata olanak tanımazdı.
- Big Bang’den sonra açığa çıkan protonlar ile anti-protonlar ve nötronlar ile anti nötronlar birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için proton sayısının anti-protonlardan ve nötron sayısının anti nötronlardan çok olması gerekiyordu ve öyle olmuştur.
- Canlılığın varlığı galaksinin içinde belli koşulları sağlayan Galaksi Yaşanılır Alanları’nın ortaya çıkmasına bağlıdır ve bu alanlar oluşmuştur.
İşte tüm fiziki olgular
canlılığın oluşumu için olmazsa olmaz şartlardandır. Bunlardan bir tanesini bile
değiştirmek canlılığı imkansız hale getirecektir. Düşünüldüğü zaman tüm bunların
tesadüf olmadığı ortadadır.
Fiziki Olguların Hassas Ayarı Delili kısaca şu şekilde delillendirilmektedir:
- Evrende canlılığın ortaya çıkışı bazı fiziki olgulardaki çok hassas ayarlara bağlıdır.
- Bu fiziki olgulardaki hassas ayarların varlığının açıklamasını ya teizm ya da materyalist-ateizm yapabilir.
- Teizm fiziki oluşumlardaki hassas ayarları materyalist-ateizmden daha iyi açıklar.
- Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir.
Fıtrat
Delilleri:
Doğal
Arzular Delili:
İnsanın içinde fıtrî
olarak; yaşama, korkuların giderilmesi, gaye arayışı, mutlu olma ve şüphelerden
uzaklaşma gibi arzular bulunmaktadır. İşte bu doğal arzulardan yola çıkarak
Allah’ın varlığını temellendirmeye çalışmaktadır.
Arzularımız bizi en çok
biz yapan özelliklerimizdir ve altında yine Allah’ın varlığını barındırmaktadır
çünkü arzuların kaynağı da Allah’tır.
Örneğin; İnsanlar en aciz
oldukları anda bir takım şeylerden korku duyarlar, işte bu korku sonucunda
Allah’a sığınma yoluyla korkularından emin olmaktadırlar, korkunun kaynağı
Allah olduğu için çözüm yine Allah’tır; yine insanlar belli bir aklî olgunluğa
eriştikten sonra hayatın amacını anlamlandırmaya başlarlar ve hayatı sorgularlar,
işte bu anlam ve gaye arayışı da Allah tarafından insana bahşedilmiş olan bir
arzudur ve kaynağı yine din vasıtasıyla Allah’tır. Aslında Allah bizlere vermiş
olduğu arzuları en doğru şekilde kullanmayı hayat rehberi olarak gönderdiği din
vasıtasıyla açıklamıştır.
Bir başka örnek ise;
insanda bulunan yaşama arzusudur. Yaşama arzusuna göre insanlar sonsuz yaşama
sahip olmak isterler ya da bir başka deyişle ölmemek ebedî olmak isterler, işte
bu arzunun tatmini ise ahiretle beraber mümkündür. Yani Yüce Allah, insana bu
arzuları bahşederek yine kendini bulmamızı sağlamıştır.
İnsanın şüpheden uzak
olmak gibi bir arzusu daha vardır ki; metafizik ve gayb alemi konusunda sadece
insan aklı yeterli değildir. İşte bu konulardaki hakiki gerçek bilgi ise
yalnızca din vasıtasıyla mümkündür.
Her şeyi, dolayısıyla
arzuları da yaratan Allah olduğu için, arzuların hepsinin mutlak yaratıcıya
yöneltmesi, arzuların yaratıcısının planının eseridir.
Kısacası tüm bunlar
ateizmde olduğu gibi tesadüfle açıklanamayacak kadar önemli şeylerdir.
Doğal Arzular Delili kısaca şu şekilde delillendirilmektedir:
- Şunlar doğal ve temel arzularımızdır:
- Yaşam
- Korkuların giderilmesi
- Gaye
- Mutluluk
- Şüpheden uzak bilgi edinme
- Başkaları tarafından iyi davranılma
- Birbirleriyle ilişkili de olsa birbirine indirgenemeyecek olan bu doğal ve temel arzuların her birinin karşılanması ancak Allah’ın varlığıyla mümkündür.
- Bu doğal ve temel arzularımızın nasıl oluştuğunu açıklayacak iki tane temel alternatif görüş vardır:
- Bu arzular materyalist-ateistlerin öngördüğü şekilde tesadüf ve zorunluluk ile oluşmuştur.
- Bu arzuları teizmin öngördüğü şekilde Allah oluşturmuştur.
- Bahsedilen farklı doğal ve temel arzuların hepsinin aynı ontolojiyi gerektirmesi; Allah’ın varlığının ve bu arzuları oluşturmasının, bu inancın tek alternatifi konumundaki materyalist-ateizmden daha rasyonel olduğunu gösterir.
- Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir.
Doğuştan
Ahlak Delili:
Doğuştan insan fıtratına
bahşedilmiş olan ahlakî özelliklerden yola çıkarak Allah’ın varlığını
temellendirmeye çalışmıştır. İnsan fıtratında iyiyi seçme eğilimi bulunur, tabi
ki kötüler olmakla beraber bu çevreden edinilmiş bir olgudur, vicdan daime
iyiyi telkin etmektedir.
Örneğin; Bebekler
üzerinde yapılan bir deneyde; 21
aylık bebekler iyi ve kötü kuklaların olduğu bir deney ortamında gözlemlendi:
Bu ortamda 21 aylık bebekler, kuklalara ödül olarak bir şeyler verebilecekleri
veya ceza olarak onlardan bir şeyler alabilecekleri bir duruma sokuldu. Bebeklerden
bir şey almaları istendiğinde kötü kukladan aldıkları, vermeleri istendiğinde
ise iyi olana verdikleri gözlemlendi. Diğer bir deneyde ise sekiz aylık
bebekler, iyi kuklaya ödül verenleri bu kuklayı cezalandıranlara tercih
ettiler. (Paul Bloom, “The Moral Life
of Babies”, The New York Times, 5 Mayıs 2010.)
İyinin
ödüllendirilmesinin ve kötünün cezalandırılmasının “adalet” kavramı açısından
önemli bir yeri vardır. Her ne kadar modern eğitim bilimleri açısından ahlak 5
yaşında başlıyor olsa da fıtrat bize göstermektedir ki irade bile olmadan çocuk,
iyiyi seçmeye eğilimlidir. Bahsedilen deneylerin yapıldığı ve konuşmayı bile
öğrenmemiş çocukların böylesi değerlendirmeler yapabilmeleri, doğuştan ahlakla
ilgili kavramları kullanmaya ve değerlendirmeler yapmaya hazır bir altyapı ile
dünyaya geldiğimiz görüşünü desteklemektedir.
Doğuştan
sahip olduğumuz özellikler sayesinde, belli bir aklî olgunluğa eriştikçe insan
türüne has bir özellik olan “ahlaki farkındalık” özelliğine sahip olmaktayız.
Bu özellik sayesinde fiillerimizi ve ahlakî davranışlarımızı bilinçli bir
şekilde yapmaktayız. Örneğin; bir karınca yuvasına yiyecek götürmek için ona
yerleştirilen iç güdü sayesinde yiyecek arar, fakat insan tüm bu davranışları
belli bir yaştan sonra bilinçli olarak yapmaktadır. Hiçbir canlıda gözükmeyen
böylesi kompleks ve türe has bir özelliğin insanlarda oluşması önemli bir
delildir.
İnsanı
ontolojik açıdan diğer canlılardan ayırmayan materyalist-ateistler açısından bu
durum ise tamamen tesadüf ile açıklanmaktadır.
Doğuştan Ahlak Delili kısaca şu şekilde delillendirilir:
- İnsanların doğuştan ahlaki özellikleri vardır.
- Bu durumu açıklayacak iki tane alternatif açıklamaya sahibiz:
- Doğuştan ahlaki özelliklerimiz materyalist-ateizmin öngördüğü şekilde tesadüf ve zorunluluk ile oluşmuştur.
- Doğuştan ahlaki özelliklerimiz teizmin öngördüğü şekilde Allah tarafından oluşturulmuştur.
- Doğuştan ahlaki özelliklerimizi teizm materyalist-ateizmden daha iyi açıklar:
- Çünkü “ahlaki farkındalık” özelliğimizi daha iyi açıklar.
- Çünkü doğuştan ahlaki özelliklerimizin ancak Allah varsa rasyonel temeli olmasını daha iyi açıklar.
- Sonuçta teizm materyalist-ateizme tercih edilmelidir.
Akıl
Delili:
İnsanın akıllı bir varlık
olmasından hareketle temellendirilmiş bir delildir. Güncel hayatta en basit olay
hakkında sohbet etme, bir hedefimiz üzerinde düşünme, laboratuvarda bilim
yapma, sofistike felsefi argümanlar kurma gibi birçok faaliyetimiz “akleden”
bir varlık olmamız sayesinde gerçekleşmektedir. En basitinden en kompleksine
hayatımızın bu kadar geniş bir alanına içkin olan ve bizi biz yapan
fıtratımızın en temel özelliklerinden olan “aklımızın” varlığını çoğu zaman
hissetmeden bu faaliyetleri yaparız. Tıpkı sudaki balıkların, suyun içinde
olduklarını fark etmedikleri gibi bizi insan kılan en temel vasıflarımızdan biri
olan aklı kullanmamız için gerekli olan temel özelliklerden habersiz
yaşamaktayız.
Evrenin
rasyonel yapısı olmasa zihin onu anlayamazdı, diğer yandan evren hangi
özelliklere sahip olursa olsun akılda belli özellikler olmasaydı da evren
anlaşılır olamazdı. Dış evren ve akıl arasındaki uyum da özellikle dikkat
edilmesi gerekli çok önemli bir fenomendir.
Aynı
şekilde mantık yasalarına uygunluk da önemli bir delildir; birbirlerinden izole
kabilelerin mantık yasalarına göre akıl yürütmelerinden, çok küçük yaşlarından
beri her insanın mantık yasalarını rahatça kullanmasından, ayrıca çocukların
dil konuşmaya hazır bir zihin yapısıyla dünyaya geldiği anlaşıldığından ve
mantık yasalarına göre düşünme olmayınca anlamlı bir şekilde dili kullanmak
mümkün olmadığından, mantık yasalarına sahip olmanın zihnimizin doğuştan bir
özelliği olduğunu anlıyoruz.
Fakat
materyalizmin tarif ettiği evrende mantık yasalarına bir temel bulmak mümkün
gözükmemektedir, materyalist felsefenin tutarlı şekilde savunulması bu yasaları
zihnin bir aldanması, bir illüzyon olarak görmeyi gerektirir. Bunu yapan
materyalistin ise materyalizmin doğru olduğunu iddia edeceği bir zemin bile
kalmaz!
İşte
tüm bu deliller bize Allah’ın varlığını aklî olarak ispata çalışmaktadır,
elbette ki gören gözler için ibretler vardır.
“Şüphesiz
göklerde ve yerde mü’minler için birçok âyetler vardır. Sizin yaratılışınızda
ve Allâh’ın muhtelif canlıları yeryüzüne yaymasında, kesin olarak inanan
kimseler için ibretler vardır. Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allâh’ın
gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve yeri ölümünden sonra
onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan
toplum için dersler vardır.” (el-Câsiye, 3-5)
0 Yorumlar